- Anasayfa
- Fatma Zehra Köseley
“MOR CEPKEN”
Biraz araştırdım, güzel bir Türk töresi bulmak umuduyla. Sonunda muhteşem bir geleneğimizi buldum. Anadolu kadını ve mor cepken diye. Sevgili okurlarım bu özel geleneğimizi okumadan geçmeyin. Toplumsal dayanışmanın ve güzel ahlakın kazanımlarının farkına varın. Mor Cepken; halen Ege, Muğla, Antalya, Toros Yörüklerinde süre gelen geleneğimizdir. Yörük olan anneannemi burada rahmet ve minnetle anıyorum. Yörük kızlarımızın çeyiz bohçasına öncelikle mor cepken konulur. Mor kadifeden dikilen cepkenin üzerine sarı sırmadan bindallı motifleri veya zincir işi ile çiçek desenleri işlenir. Yörük geleneğimizde kaç - göç yoktur. Kadın - erkek birlikte sarılırlar yaşama. Yörük kızları sevdikleri ile evlenirler. Ülkemizin birçok yöresinde kanayan yara olarak süregelen başlık parası, Yörükler de yoktur. "Mor Cepken" Yörük geleneğinde, yeri gelince, evliliğin iyi gitmediği, darda kalan yörük kadınının, erkeğe karşı kullandığı "boşanma" özgürlüğünün işaretidir. Mor renk, aldatılan, ihanete uğrayan aşkın rengidir. Günümüzde bilinen "mor çatı" adı buradan gelmektedir. Evli yörük kadını kocası tarafından, aldatıldığında, ihanete uğradığında, aşağılanıp şiddet gördüğünde, sandığından, çeyizinin en değerli mor cepkenini giyer. Herkesin görebileceği bir yere oturur. Bu oturuşun anlamı "ben bu herifi boşadım" der. Ahali işini gücünü bırakıp, Masal anaları ile doğum ebeleri mor cepken giyen kadının etrafını sararlar. Boşadığı kocası evinden çıkıp, ahalinin içine karışamaz. Kimsenin yüzüne bakamaz. Kahveye gidemez. Kimse ona selam vermez. Kimsenin yüzüne bakacak hali kalmaz. Koca, karısı için büyük bir ödün verip, karısına Mor Cepkeni çıkartmazsa, ömrünün sonuna kadar dul erkek olarak kalacaktır. Ahaliden hiç kimse ona kız vermez. Cezalandırılır. Ölene kadar "kör ocak" olarak yaşar. Anadolu kadınının ve Türk Töresindeki kadının yarattığı mor cepken olgusunu yeterince dünyaya ve ülkemize layıkıyla tanıtamadık. Mor cepkenli kadınlarımızın cepkenleri sandıklarında, bohça içinde gelecek kuşaklara kalsın. Kimsenin ocağı kör olmasın.
FATMA ZEHRA KÖSELEY