Namaz Vakitleri
Görüntülenen Şehir:   Loading
Puan Durumu Loading
Gazeteler
  • Akşam Gazetesi
  • Bir Gün Gazetesi
  • Bugün Gazetesi
  • Cumhuriyet Gazetesi
  • Dünya Gazetesi
  • Fanatik Gazetesi
  • Fotomaç Gazetesi
  • Güneş Gazetesi
  • Haber Türk Gazetesi
  • Hürriyet Gazetesi
  • Millî Gazete
  • Milliyet Gazetesi
  • Posta Gazetesi
  • Radikal Gazetesi
  • Sabah Gazetesi
  • Sözcü Gazetesi
  • Star Gazetesi
  • Takvim Gazetesi
  • Taraf Gazetesi
  • Türkiye Gazetesi
  • Vatan Gazetesi
  • Yeni Akit Gazetesi
  • Yeni Asta Gazetesi
  • Yeni Şafak Gazetesi
  • Zaman Gazetesi

AŞIRI YAĞIŞLAR, SEL VE HORTUM

Bu haber 3447 kere okunmuş. 01/07/2020

 

Değerli dostlar, son günlerdeki ani sağanak yağışların, su baskını ve sellerin verdiği zararlar, üstelik can kayıplarının da olması nedeniyle, hepimizi derinden üzdü. Çatalca’da görülen hortum ise, İstanbul’da yaşayanlar için gerçekten korkutucuydu. Zaten coronavirüs salgını nedeniyle, vatandaşların sağlıkları için korunma durumunda olduğu şu günlerde, bir de doğal afetlerin aldığı boyut, haliyle herkesi ürküttü. Aşırı yağışlar, sadece büyük kentlerimizde etkili olmadı. Amasya, Kastamonu,  Nevşehir, Kırklareli, Aksaray, Sivas ve Eskişehir gibi illerimizde de, yüzlerce dekar tarım alanına ciddi zararlar verdi. Geçtiğimiz hafta sonu, Bursa’nın Kestel ilçesinde meydana gelen aşırı yağış ve sel de, 5 kişinin ölümüne sebep oldu, halen 1 kişi de aranıyor. Kestel’in kırsalında yüzlerce dönüm tarım arazisi ile şeftali ve armut bahçeleri de sel altında kalıp zarar gördü. Bu yağışlı hava sisteminin,  ülkemizin çeşitli bölgelerinde,  birkaç gün daha devam edecek olması nedeniyle, halen ilgili bölgeler uyarılıyor ve önlemler arttırılıyor.

 

Şüphesiz bu gelişmeler, geçtiğimiz yıllarda bizleri üzüntüye boğan doğa felaketlerinden hiç de farklı değil. Geçen yıllarda da Rize, Trabzon, Antalya, Muğla, Isparta ve Ankara’dan benzeri haberler gelmiş, can kayıpları olmuştu. Korkarım bu günlerde yaşananlar da, sonuncusu olmayacak. Çünkü hepimiz biliyoruz ki, yaşamını sürdürürken doğaya karşı bazı temel hatalar yapıyor insan türü. Cehalet nedeniyle ya da kazanç hırsıyla yapılan bu hataların bir kısmı, kamuoyu tarafından çok iyi biliniyor. Son yaşananlar vesilesiyle de, hemen bunlar dile getirildi zaten. Örneğin derelerin yataklarına evler inşa ediliyor ülkemizde. Yıllarca sel olmuyor belki ama ilk aşırı yağış ve sel, felakete yol açıyor. Kuru dere yataklarının, neden kuruduğu ve işlevlerinin ne olduğu zamanla unutuluyor. Doğa, 40 sene de geçse aradan, bunu bir gün hatırlatıyor. Örneğin, büyük kentlerimizde ama artık giderek bütün illerimizde ve büyük ilçelerde, hemen tüm alanlar beton ve asfaltla kaplanıyor. Yağışlarda, suyu emecek bir parça toprak bile bırakılmıyor. Alt yapı yatırımları da yeterli olmayınca, sağanak yağış sonucu oluşan su kütlesi en kestirme yoldan, yani sokaklardan en yakın alıcı ortama doğru hızla akıyor. Nehir, göl ya da deniz, adı ne olursa, o alıcı ortama kadar da durmuyor, önüne ne çıkarsa sürüklüyor. Kentsel büyüme amacıyla çoğu kez ağaçlar kesiliyor ama yerine bir tek ağaç bile ekilmiyor. Yine pek çok kentimizde, yıllarca her türlü katı atığın biriktirildiği vahşi çöp depolama alanlarının içinden mutlaka bir dere, bir çay geçiyor. Fakat ani bir sağanakla oluşabilecek sellerin bu çöp dağlarını önüne katması halinde, nasıl bir felakete yol açabileceğini düşünen bile yok. Sadece kirliliğin çevreye saçılmasına da yol açmaz böylesi bir durum. Naylon ve plastiklerin çeşitli doğal engellere sarılarak oluşturacağı setler nedeniyle, derede akış tıkanır, kentsel alanda ve tarım alanlarında taşkınlara da sebep olur.

 

Şüphesiz hemen hepsi insan eliyle yaratılan ve çok bilinen bu sorunların yanı sıra, bir de herkesin bildiği ama görmezden geldiği, çok daha önemli bir nedeni daha var bu felaketlerin. Aslında o da insan eliyle yaratılan bir felaket: Küresel iklim değişikliği.. Corona denilen şu baş belası virüs olmasaydı, muhtemelen bugün en fazla konuşacağımız şey bu konu olacaktı. Zira yukarıda bir kısmına değindiğim sebepler, köy, ilçe, il veya bölge bazında etkili oluyor sonuçta. Oysa iklim değişikliği, küresel bir sorun ve gezegenimizin tamamında etkili oluyor. Şu günlerde Sibirya’da, Kuzey Buz Denizi kıyılarında sıcaklığın 38 derece olması, aslında çok önemli bir gösterge. Fakat insanlar, ne yazık ki kendi yaşam alanlarından çok uzaklarda olup bitenlere karşı o kadar da duyarlı değiller. “Kutuplarda olanlardan, eriyen buz dağlarından, bu yüzyılın sonuna kadar okyanusların 2 metre civarında yükselebilecek olmasından bize ne?” diyebiliyor hala pek çok insan. O nedenle örnekleri bizden, ülkemizden vererek, anlatmakta yarar var bu konuyu.

 

Yakın dönemle başlayalım. Biliyorsunuz, eskiden yaşam alanlarımızda Nisan yağmurları vardı. Kıştan çıkışın ve bahar bereketini karşılayışın sembolüydü o yağmurlar. Usul usul ve uzun süre yağarlardı. Toprak doyardı suya.. Son yıllarda o yağışlar olmuyor artık. Mayıs’ta da ancak yerleri ıslatacak kadar yağış oluyor sadece. Küresel ısınmanın bir sonucu, bu şekilde yansıyor hayata. Kurak geçiyor artık bu yağış dönemleri. Kışın da doğru dürüst kar olmuyor dağlarımızda. Bunların yerine, yazın görülen ani ve sağanak yağışlar var şimdi. Hızla ve kısa sürede inen bu yağışlar, toprak tarafından emilemeden aynı hızla dere yataklarından ve kuru sel yataklarından denize koşuyor artık. Dolu da yağıyor bazen ve tarım alanlarına zarar veriyor. Bunları son yıllarda sıkça yaşıyoruz. Hatırlarsanız, bu sene de Nisan’dan sonrası kurak geçerken, birden çok aşırı sıcak bir dönem yaşandı Mayıs ortasında. Bazı bölgelerde ama özellikle Akdeniz Bölgesi’nde narenciye çeşitleri bu aşırı sıcaklardan çok etkilendi. Henüz tomurcuk halindeki küçük meyvelerini döktü ağaçlar. Hasar büyük oldu. Derken bu sıcakları izleyen bir soğuk dönem yaşandı. Sıcaklıklar -1 dereceye kadar inince Eskişehir, Kütahya, Afyon ve Konya’da mısır, ayçiçeği, patates, domates ve ceviz gibi ürünler, aşırı soğuktan ve don hadisesinden büyük zararlar gördü. Yine aynı günlerde Akdeniz kıyılarında etkili olan fırtına ise Mersin ve Antalya’daki seralarda tahribat yaptı. Daha ne oluyoruz demeye kalmadan, bu kez de aşırı yağışlı ve sellere neden olan son durum geldi başımıza. Yağışlar pek çok yerde halen etkili oluyor ve tedirginlik yaratıyor. Fakat bu hafta bitmeden, bir kez daha aşırı sıcakların geri gelmesi bekleniyor tekrar.

 

Kısacası, ülkemizde son iki aylık dönemde yaşadığımız ve iklime bağlı olan ani hava değişimleri, aşırı sıcaklar, birden bastıran soğuk, don ve dolu olayları, sel felaketleri ve hortumlar tesadüf eseri değil. Son yıllarda, artık neredeyse yaz ve kış mevsimini birlikte yaşamaya başladık. Kışlar, kış gibi olmuyor. Ortalamanın üstünde sıcak ve kurak geçiyor. Yazlar da, yaza benzemiyor. Aynı günde iki hatta üç mevsim yaşanıyor. Baharlar belirsizleşti. Yaza ani geçiş kadar, kışa birden bire başlamak da rutin bir durum haline geldi. Yaşadığımız ani ve şiddetli yaz yağışları ve sel felaketleri de buna dahildir. On sene kadar öncesinde, ülkemizde hiç yaşanmayan hortum olayları, neredeyse artık her yerde, kıyılarda ve yüksek yaylalarda görülür oldu. Denizlerimiz ısınıyor ve daha önce görmediğimiz istilacı türlerle doluyor. Bölgemizdeki geleneksel zeytin tarımını da, artık eskisinden neredeyse 1 ay kadar önce uyanan zeytin sineği tehdit ediyor. İşte bütün bunlar, “küresel ilkim değişiminin” hayatımızdaki farklı görünümleri.

 

Velhasıl, bu konuda resmin büyüğüne bakmak zorundayız dostlar. Dere yataklarına ev yapmayarak, yapılanları yıkarak, betonu ve asfaltı azaltarak sadece kısmi düzeltmeler yapabiliriz. Asıl yapmamız gereken ise, küresel ısınmanın önüne geçecek tedbirler almak. Karbon yakıt kullanımını azaltarak, enerji kaynaklarını yenilenebilir kılarak, doğa yağmasına son vererek, çevre ile uyumlu kentler yaratarak, su rezervlerimizi kıskançlıkla koruyarak vb. yapabiliriz bunu da. Küresel iklim değişimini önlemenin yolu buralardan geçiyor. Yoksa inanın, bu sene yaşadığımız felaketler gibi daha nicesini yaşamak zorunda kalacağız. Bize has bir durum da değil bu, tüm dünyada yaşanacak benzerleri ve herkes şanslı olmayacak bu süreçte. Corona sorunu çok güncel ve “maske, mesafe ve hijyen” kuralı unutulmamalı. Fakat sadece günümüze bakmakla yetinmeyip, geleceğe bakmamız gerektiği de ortada.

 

KUBİLAY S. ÖZTÜRK

YorumlarBu habere hiç yorum yapılmamış     'İLK YORUMU SEN YAP'

Adınız Soyadınız:

E-Postanız:

Yorumunuz:

3 + 4 = ?