Namaz Vakitleri
Görüntülenen Şehir:   Loading
Puan Durumu Loading
Gazeteler
  • Akşam Gazetesi
  • Bir Gün Gazetesi
  • Bugün Gazetesi
  • Cumhuriyet Gazetesi
  • Dünya Gazetesi
  • Fanatik Gazetesi
  • Fotomaç Gazetesi
  • Güneş Gazetesi
  • Haber Türk Gazetesi
  • Hürriyet Gazetesi
  • Millî Gazete
  • Milliyet Gazetesi
  • Posta Gazetesi
  • Radikal Gazetesi
  • Sabah Gazetesi
  • Sözcü Gazetesi
  • Star Gazetesi
  • Takvim Gazetesi
  • Taraf Gazetesi
  • Türkiye Gazetesi
  • Vatan Gazetesi
  • Yeni Akit Gazetesi
  • Yeni Asta Gazetesi
  • Yeni Şafak Gazetesi
  • Zaman Gazetesi

Nasıl Aşacağız?

Bu haber 943 kere okunmuş. 19/01/2021

Değerli dostlar, gerçekten olağanüstü bir dönemden geçiyoruz. Dünyayı saran Covid-19 pandemisinin dayattığı kısıtlamalar ile küresel iklim değişikliğinin muhtelif olumsuz sonuçları, bu zor dönemin en belirleyici etkenleri. Elbette hepimiz rahatça nefes alabilmeyi, çalışabilmeyi, okulu, dost ve akrabayı, gezebilmeyi çok özledik bu dönemde. Elbette hepimiz, suyun hayatımızdaki öneminin farkına iyice vardık, su olmazsa ne yaşam olacak, ne de sağlık. Eskiden tüm bunları düşünmeden yaşayabiliyorduk, şimdi geleceğin neye benzeyeceğini merak etmek durumundayız. Fakat  elbette bu sıkıntılar atlatılacak. Bu etkenleri giderecek makul ve rasyonel çözümler bulunacak, gerekirse yaşam yeniden dizayn edilecek.

Covid-19’la mücadelede, bilim insanlarının geliştirdiği çeşitli aşılar neyse ki imdadımıza yetişti. Tüm ülkeler şimdi aşıların yaygınlaştırılması suretiyle, virüse karşı toplumsal direncin yükseltilmesi noktasında yoğunlaşıyorlar. Zira, gezegenimizde Covid-19 vaka sayısı 100 milyona ulaştı. İyileşenlerin sayısı 67 milyon ama halen 25 milyon civarı aktif enfekte hastanın tedavileri devam ediliyor. 2 milyonu aşkın insan ise ne yazık ki hayatını kaybetti. Buna karşın şimdilik aşılananların sayısı sadece 40 milyon civarında. Çok yetersiz bir rakam bu. Dolayısıyla, daha uzun bir süreyi, çok özenli, planlı ve adil bir şekilde yaşamamız gerekecek. Korunma tedbirleri, sosyal yardım ve dayanışma kadar, aşıya ulaşma ve uygulama işlemleri de önemli. Tüm dünyada, şu süreçte adil olunmalı. Burada hata yapılması, dünyada zaten bozuk olan sosyal dengeleri daha da bozacaktır. Zira henüz Covid-19’un çaresi olacak ilaç bulunamadı. Çeşitli anti-viral ilaçlar ile takviyelerden oluşan bir savunma zinciriyle, virüse karşı savaşıyor sağlıkçılar. Fakat ilaçla çözüm, henüz ufukta belirmedi bile. Yaşadığımız süreç, geleceğe nasıl hazırlanacağımız, önleyici ve yaygın sağlık sistemlerini kamu yararına nasıl işleteceğimiz konularını öne çıkartıyor.

Ülkemiz ise, pandemide nüfusa oranla yapılan sıralamada dünyada vaka sayısında 58., can kaybı sayısında 75. sırada. Fakat rakamsal sıralamada, dünyada vaka sayısında 7., can kaybında ise 18. sırada bulunuyoruz. Ne yazık ki aktif vaka sayısı halen 103 binin üzerinde ve bunların 2 bin kadarını ise ağır hastalar oluşturuyor. Buna karşın, aşıda ilk doz uygulanan kişi sayısı bakımından, ülke bazında 10’uncu sırada yer alıyoruz. 14 Ocak’ta sağlık çalışanlarından başlayan aşılamada, kısa sürede 800 bin sayısına kadar ulaşıldı ama bunun nüfusa oranı henüz % 1 seviyesinde. Günlük aşılama hızımız yüksek olsa dahi, henüz fiilen ithal edilmiş olan aşı sayısı sadece 3 milyon doz kadar. Yetkililerin bu konuda yaptıkları açıklamaya göre “Çin’de geliştirilen Sinovac aşısından 50 milyon dozun planlandığı gibi Türkiye’ye gelmesi halinde, Pfizer-Biontech aşısından da 4.5 milyon doz geleceği hesaba katıldığında 27 milyon kişinin Mart ortasında aşılanmış olacağı” vurgulanıyor. Bağışıklığın artması ve normale geçiş adımları, ancak bundan sonra atılabilecek. Yani yetkililer biraz temkinli konuşuyorlar bu konuda. Özetle “erken bir normale dönüş beklenmemesi” yönünde toplumu uyarıyorlar. Bu kış, salgınla mücadele yönünden zorlu geçecek. Kendimiz ve yakınlarımız kadar, sağlık çalışanlarına da yardımcı olabilmek için, uzun bir süre daha korunma ve koruma tedbirlerine harfiyen uymamız gerekecek.

Sanırım konunun bu yönü üzerinde farklı düşünen de yok ülkemizde. Fakat haliyle, pandemi külfetinin nasıl çekileceğine dair onlarca farklı düşünce ve eleştiri var. Öncelikle fiilen çalışan kesimden geliyor eleştiriler. Üretim ve dağıtım sektörleri kadar, günübirlik çalışıp kazanan küçük esnafın da şikayetleri var. Hizmet alanında çalışanlar da oldukça rahatsız. Çünkü bu vatandaşlar, pandemiyle yüz yüze kalarak hayatlarını kazanmak durumundalar. Bu çerçevede, İnsan Kaynakları Meslek Derneği (İKMD)’nin üretim sektörünü ve 500 bin çalışanı kapsayan geniş çaplı "Covid-19 Krizinde İşletmeler Araştırması” oldukça çarpıcı sonuçlar veriyor bize. İşletmelerden yüzde 54.2'si, "yasal zorunluluk dışında" en az dokuz hafta boyunca faaliyetlerini askıya almak zorunda kalmışlar. Faaliyet azaltan işletmeler çalışanlarını da kısa çalışma ödeneğinden yararlandırmış veya ücretsiz izine ayırmış. Beklenen devlet desteği öncelikleri sıralamasında ise, yüzde 55.2'si sosyal güvenlik primleri, krediler ve vergiler konusunda ödemelerin ertelenmesini ifade ediyorlar. Özetle üretim sektöründe, işlemeler ve çalışanlar ayakta kalma mücadelesi veriyor. Diğer sektörlerde henüz somut araştırmalar yok. Ancak günlük haberleri izleyen veya pazara çıkan herkes, aşağı yukarı nasıl bir süreç yaşandığını açıkça görüyor zaten. Fiyatların sabit tutulması, emekli ve kamu çalışanı maaşlarının yükseltilmesi talepleri, bazı zorunlu uygulamaların ertelenmesi istekleri ise giderek artıyor toplumda.

Fakat bütün bu dengeleri kurmak oldukça zor. Bunlardan bir örneği sizlerle paylaşmak istiyorum. Basit bir konu belki ama zorlukları da anlatmaya yeterli. Araç muayene ve ekzoz ölçümleri konusunda, bireysel veya ticari araç sahipleri oldukça şikayetçiler. Oysa bu şikayetlere rağmen, 15 Ocak’ta İçişleri Bakanlığı genelgesiyle araç muayene istasyonları ve buralarda çalışan personel ile araç muayene randevusu bulunan taşıt sahiplerinin, hafta sonu sokağa çıkma kısıtlamasından muaf tutulması kararı açıklandı bile. Elbette bu işlemler, çevre ve toplum sağlığı açısından çok önemli. Fakat pandemi döneminin yarattığı ekonomik koşullarda, vatandaşları hangi noktaya kadar zorunlu tutmak gerekli acaba? Lokantacılık yaptığını söyleyen bir okurum şöyle yazmış “TÜVTURK muayene süresi daha gelmeden hatırlatmalara başlıyor. Süreyi geçirince de uyarı gönderiyor. Sonra, Çevre Bakanlığı da hatırlatma gönderip, cezanın kaç lira olduğuna dair mesaj atıyor”. Kafe işleten bir başka okur ise “kazanamıyoruz ki aracımızı yerinden kımıldatalım, mazot koyacak param bile yok, sadece ekzoz muayenesi için 90 TL nasıl vereyim?” diyor. Bir başkası “orada herkes iç içe, maskeler çene altında, sigara içiliyor” diye yazmış. Elbette trafikteki araçların egzozlarından çıkan gazların neden olduğu hava kirliliğinin önüne geçmek ve zararlı etkilerinden çevreyi korumak için yapılan bu ölçümler çok önemli. Elbette trafiğe çıkacak tüm araçların gerekli teknik özelliklere sahip olduğundan emin olmak için muayeneye tabi tutulmaları da çok önemli. Elbette araç muayene istasyonlarını işleten Afken-Doğuş-TüvSüd Ortak Girişim Grubu (TÜVTURK) de işini çok önemsiyor. Ancak, adil karar verebilmek çok daha önemli. Hava kalitesi ve araç teknik yeterliliği gibi kamusal çıkarlar bir yanda, bu hizmetleri veren özel firmanın kazanç garantisi diğer yanda ama pandemi koşullarını yaşayan vatandaş da öbür yanda. Kamu yöneticisi ne yapacak şimdi?. Pandemi döneminin başında, Nisan 2020’de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı araçların egzoz gazı emisyon ölçümü süresini 6 ay kadar ertelemişti. Şimdi ise müdahale bile etmedi, üstelik bu işlemler için İçişleri Bakanlığı da muafiyet getirdi.

Adil karar terazisi çok hassas... Özetle dostlar, oldukça zor bir sene geçireceğiz. Hem pandemi ve hem de küresel iklim değişikliğinin etkileri, ancak çözüm yanlısı bir yönetim anlayışı ile aşılabilir. Gerisini ise toplumsal dayanışmamız çözer elbette.

KUBİLAY S. ÖZTÜRK

YorumlarBu habere hiç yorum yapılmamış     'İLK YORUMU SEN YAP'

Adınız Soyadınız:

E-Postanız:

Yorumunuz:

7 + 4 = ?