Bu haber 298 kere okunmuş. 07/04/2024

Paylaş Tweetle Paylaş Yorum Yap

Gerçekleri öğrenme olgusu ile beyin kapasitesini kullanma arasında sıradan ilişkiler olur. Bu ilişkilerde tam bir disiplin yoktur.

Aklın besin kaynağı bilgidir. Bilgileri kategorize etmeye çalıştığımızda, genel olarak; Bilim Bilgisi, Masal Bilgisi, Hikaye Bilgisi, Gerçek dışı Bilgiler, Koşullandırılmış Bilgiler gibi kavramlarla karşılaşırız.

Beyin aklın merkezi olarak algılanır, bilinir. Beyin denilen organ, biyolojik bir yapı örüntüsüdür. Bu örüntünün bir bedenli yapısı, birde bedenli olmayan yapısı ve uzantıları vardır.

Bedenli yapının, dokusal ve hücresel yapısının özellikleri ve davranışlarının çoğu bilinir durumdadır.

Ancak, Moleküler Yapı, Atomsal Yapı, Atomaltı Parçacıklar Yapısı bakımından henüz çoğu bilinmemektedir.

Bu nedenle, öncelikli olarak, bunlar bilinir duruma getirilmelidir.

Bu bilinmeyenlere “Akıl” denen olgunun bedensiz yapısını eklediğimizde bilinmeyenlerin çok oluşu ile karşılaşırız.

Bu gerçekliklerin bilinmezliği, beynin kullanım kapasitesinin referans olarak alınışını engeller.

Yani, beyin kapasitesinin yüzde onunu, yüzde yirmisini ve benzer şekilde yüzde doksanını kullanırsak şöyle olur, böyle olur çıkarımları Masal Bilgisi olur. Aldatıcı olur. Ve söylemleri gerçekleri yansıtmaz.

Öncelik, bilinmeyenlerin bilinir olması, bilimsel bilgilerle açıklanması “Gerek Şartı” vardır.

DÜNYA SÜRECİ

“EYBİYOLCU”

HÜSEYİN ERGÜL