Namaz Vakitleri
Görüntülenen Şehir:   Loading
Puan Durumu Loading
Gazeteler
  • Akşam Gazetesi
  • Bir Gün Gazetesi
  • Bugün Gazetesi
  • Cumhuriyet Gazetesi
  • Dünya Gazetesi
  • Fanatik Gazetesi
  • Fotomaç Gazetesi
  • Güneş Gazetesi
  • Haber Türk Gazetesi
  • Hürriyet Gazetesi
  • Millî Gazete
  • Milliyet Gazetesi
  • Posta Gazetesi
  • Radikal Gazetesi
  • Sabah Gazetesi
  • Sözcü Gazetesi
  • Star Gazetesi
  • Takvim Gazetesi
  • Taraf Gazetesi
  • Türkiye Gazetesi
  • Vatan Gazetesi
  • Yeni Akit Gazetesi
  • Yeni Asta Gazetesi
  • Yeni Şafak Gazetesi
  • Zaman Gazetesi

“Teşhis ve Tedavi”

Bu haber 733 kere okunmuş. 11/01/2022

 

Değerli dostlar, teşhisle tedavi bir bütündür. Tabii bu durum, sadece hekimler için geçerli değil. Ekonomiden, toplumsal sorunlara ve kent yönetimine kadar bütün diğer  alanlarda geçerli bu tespit. Hatta “yanlış teşhis iyileşecek hastayı öldürür” sonucunu da hekimlerden ödünç alıp, bu alanlarda kullanabiliriz. Uygulanacak yöntemlerin seçimi ve alınacak sonuçların isabetli ve sağlıklı olabilmesi için, teşhisin de doğru olması gerektiği ortada. Malum, bilim akılcıdır ve yolun doğrusunu gösterir insanlara.

Günümüzde artık hepimiz, çarpık ve hızlı kentsel gelişmelerin çeşitli kronik sorunlara ve hatta çevre problemlerine sebep olduğunun farkındayız. Tıpkı bizim gibi, kenti yönetmesi için seçtiğimiz veya atamayla gelen yöneticilerimiz de bunları ve çözüm için yapılması gerekenleri gayet iyi biliyorlar. Fakat sorunlar çok, eldeki imkanlar da sınırlı olduğu zaman, neye öncelik verileceği tercihini yapmaları gerekiyor ve elbette çok farklı unsurlar devreye giriyor. Siyasetin tercihleri, çıkar gruplarının lobi çalışmaları, toplumun talepleri ve seçmen arzuları belirleyici oluyor. Ancak bir diğer önemli husus da, yapılacak bu işler ve hizmetler için gereken finansman oluyor. Hatta finansman konusu bazen belirleyici bile olabiliyor. Malum, kente hizmet götürmek için borçlanma yoluna da gidilir. Fakat bireyler gibi, yerel yönetimlerin de, karşılaması mümkün olmayacak derecede borçlanma imkanları yok. Çünkü borç verenler, ödeme garantisini sağlama alırlar. Bir yerel yönetimin borçlanma imkanı, ancak ödeme kabiliyeti kadardır. O vakit yerel yönetimler, mevcut varlıklarını satma yoluna giderler veya merkezi idarenin kapısını çalarlar. Merkezdekiler, uygunsa borç verir, bazen de haliyle “yok” der. Son yıllarda bir değişiklik oldu bu anlamda ve “nakit yok ama arazi var satarsan” denilmeye de başlandı bildiğiniz gibi. Bu yeni durum, yerel yönetimlerin finansal taleplerini çözmek konusunda bir imkandır elbette. Ancak merkezi idarenin teklif ettiği veya çeşitli işler için “şartlı ve süreli” olarak verdiği bu türden araziler, aslında ortak kamu malları olduğu için de, tartışmaya açık bir konuyu teşkil ediyorlar. Değişik kesimlerin o arazilerle ilgili çok farklı taleplerinin veya tasarruf düşüncelerinin bulunması da gayet normal. Bu noktada, önem kazanan husus, yerel yönetimlerin ortak bir payda geliştirebilmesi, tarafları ikna edebilmesi oluyor. Bu olmazsa, tartışmalar da sona ermiyor. “Ben yaptım oldu” formüle de işlemiyor. Sözün bittiği yerde, çözüm hukuk alanında aranmaya başlanıyor.

Nitekim bu türden örnekleri kendi yaşam alanımızda da görüyoruz. İl merkezinde uzun süredir gündemde olan ve “Lunapark arazisinin satışı” başlığıyla anılan konu işte böyle bir örnek. Balıkesir B. Belediye Meclisi’nin Aralık ayındaki son bileşiminde tekrar gündeme alındı bu konu ve oyçokluğuyla da satış kararı çıktı. Fakat epeyce tartışmalar da yaşandı. Zira Meclis kararına itirazların veya ret oylarının, daha sonra hukuk yoluna gidileceğinin bir işareti olduğu, haliyle hesap ediliyor belediye yönetimi tarafından. O nedenle de, satışın bir an önce yapılmasına engel görülen bu itirazlara karşı, normal demokratik temayülün dışına çıkılarak bazı agresif tavırlar sergilenip, “kişiye özel araştırma komisyonu” taleplerine kadar da gidiyor tartışmalar… İlçemizde de var haliyle bu türden arazi satış örneklerini. Edremit Belediyesi de son yıllarda kendi varlıklarını sıkça satıyor. Fakat bunun yanı sıra, ilçemizde bulunan ve kamunun ortak malı olan bazı Hazine arazileri de satılmak isteniyor bildiğiniz üzere. 2020 yılı başında Hazine ve Maliye Bakanlığı şartlı ve bedelsiz olarak ilimizdeki 2.000 dönüm araziyi Balıkesir B. Belediyesi’ne “yapı rezerv alanı” olarak aktarmıştı. Bu devir, Şubat 2020’de Balıkesir B. Belediye Meclisi toplantısında, katılanların oybirliğiyle onay görmüştü. Burada anılan şart, arazilerin “kentsel dönüşüm” amacıyla kaynak olarak kullanılmasıydı. Bahse konu bu arazilerin % 20’si Edremit ilçesinde bulunuyordu ve en büyük parçası Altınkum’daki 380 dönüm araziydi. Toplamdaki en değerli parça da buydu haliyle. Bu arazinin niteliği, sulak alan olması dikkate alınmadan onay verilmişti ne yazık ki. Finansmanın nerede kullanılacağını da bilmek istedi kamuoyu haliyle. Başta bazı tereddütler oldu ama sonra bu arazilerin satışına Edremit Belediyesi yönetiminin de zımni onay verdiği, ne yapılacağını da bildiği hususu ortaya çıktı. Balıkesir B. Belediyesi adına en yetkili ağızdan, bu arazide yapılacak imar değişikliği sonrasında yerel belediyeye ne kadar alan terk edileceği ve özellikleri açıklandı. Yasin Sağay’ın 2021 Şubat’ında gazetelere verdiği bir demeçle de görüldü ki, bu arazilerin satışından yaklaşık 1 milyar TL gelir elde edileceği hesaplanıyordu. Edremitliler bu bölgede arzu ettikleri yeşil alanların hayal olacağını hemen fark ettiler. Arıtmaya ve bölgede yeşil düzenlemelere çare bulmak yerine, arazilerin sadece bir finansman aracı olarak görüldüğünü anladılar. Hatta Balıkesir B. Belediyesi’nin satış niyetinin bu araziyle sınırlı olmadığını, bölgedeki diğer Hazine arazilerinin de satışına hazırlanıldığını gördüler. Bunun son örneği, BASKİ’nin Çıkrıkçı tarafındaki 111 dönüm araziyi Edremit Belediyesi’nden devir alınarak, mevcut tesisini oraya taşıma projesi oldu. Bu tesis taşınırsa, şu anda üzerinde yer aldığı 57 dönüm ile çevresindeki 169 dönüm arazilerin de, Büyükşehir’in satış niyetine konu olması bekleniyor şimdi.

Fakat Dalyan’a yönelik tasarruflar sadece bunlar değil. Büyükşehir’in bu girişimleri devam ederken, “çevreci” olduğunu iddia eden Edremit Belediyesi yönetimi de boş durmadı elbette. Dalyan’ın başka bir tarafında, tam da sulak alanın ortasında yazlık kent kurmaya kalkan bir şirketin reklamları işte o günlerde ortaya çıktı. Bir vekil ile sanatçının da yer aldığı o reklamlar dönmeye başlayınca; karşılık olarak M. Birol Şahin’in sunduğu “sizin araziniz mi, bizimki mi daha iyi?” videosu da dolaşıma girdi. Velhasıl siyaseten rakip olanlar, bir yanda bir belediye, diğer yanda bir başka belediye, Dalyan’ı satma ve inşaat yapma konusunda yarışa girdiler. Sonuçta, Edremit Belediyesi bütün tepkilere rağmen, inşaat izinlerini vermek suretiyle o girişimin hayata geçmesine yol verdi. Üstelik komşu Burhaniye belediyesi “altyapı yok ise, inşaat izni de yok” derken, Edremit Belediyesi bu kararında bir sakınca görmedi. Bununla da kalmadı, o inşaat alanına kendi iş makineleri ile servis yolu açmaya başladı, Balıkesir B. Belediyesi kamyonları da o yola stabilize malzeme taşımaya girişti. Önce atışan taraflar, ortak davranır oldular Dalyan’ın bu köşesinde. Tıpkı Ağustos başında "bataklığa ev yapıyorlar" diye yaygara koparıp, sonradan peş peşe verilen reklamları yayınlamaya başlayınca susmayı tercih eden yerel basının yaptığı gibi; Dalyan’ın bir yanını satmaya hazırlanan belediye ile diğer yanını inşaata açan belediye de “uzlaşmanın ne büyük bir nimet olduğunun farkına vardılar”. Birinin yaptıkları, diğerinin meşruiyetini sağlar diye düşündüler muhtemelen. Dalyan’da bu gayretleri etkileyecek son gelişme ise, Cumhurbaşkanlığı Kararı ile Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü’nün tescil ve ilamları oldu. Bütün bunlarla Dalyan şimdi, düne göre daha karmaşık bir hüviyet taşıyor ama bir tarafta imar değişikliği ve satış için Büyükşehir uğraşmaya; diğer tarafta yerel belediye tescillere rağmen inşaatları resen durdurma konusunda isteksiz davranmaya devam ediyorlar.

Dostlar, bütün bu çabalarda para ve kazanç dışında amaçlar da olmalıydı değil mi? Siyasi, ticari, finansal tasarruflardan bir an uzaklaşıp sormamız gerekiyor. Deprem gerçeğine rağmen, Dalyan’ın bunca kötü zemininde yeni inşaatlar yapılmasına nasıl karar verilebiliyor? İlçemizdeki insanların yeşil alan ihtiyacı ile tüm diğer canlıların doğal yaşam alanı ihtiyaçları için de çözüm düşünmek, yerel yönetimlerin görevi değil midir? Doğal dengeler nasıl sağlanacak Dalyan’da? Bunca yeni konut ve yeni nüfus gelince, ilçemizde zaten yetersiz olan altyapı nasıl ve ne zaman inşa edilecek? Körfez’in kirliliği nasıl önlenecek? Dostlar, işte bu sorular karşılıksız kaldığı sürece, yerel yönetimlerin zımni bir anlaşma çerçevesinde sürdürdüğü Dalyan’da arazi satma, betona bulama gayretleri asla rasyonel değildir. Her şey para diye bakılamaz ki. Finansman her şey değil ki. Kentler, şirket gibi yönetilemez. Huzurlu yaşam alanı da gerekiyor tüm canlılara. O nedenle bu satış işlerinden, sözüm ona kurnazca oyun kurmalardan artık vazgeçilse de, biraz da geleceğimizi düşünen ortak adımlar atılmaya başlansa çok daha iyi olmayacak mı? Doğru teşhis ve tedavi, arıtmaya yeni ve uygun bir yer bulmak, sonra da gerekli tüm düzenlemeleri ve değişiklikleri yapıp Dalyan’da en az 5.000 dönümlük bir sulak alan ve doğal yaşam parkı oluşturmak, bunu da Ramsar Sözleşmesi kapsamına dahil etmek değil midir?

KUBİLAY S. ÖZTÜRK

YorumlarBu habere hiç yorum yapılmamış     'İLK YORUMU SEN YAP'

Adınız Soyadınız:

E-Postanız:

Yorumunuz:

4 + 5 = ?