“HÜZÜNLÜ DUYGULAR”
Son aylarda sanki yaprak dökümü gibi. Her gün sevdiğim, yaşamıma dokunmuş, mutlu anılarımız ile bana ışık tutmuş değerlerin birer birer yaşama vedası ve Yıllar önceki tedavimin beklenen ağrılı günleri ruhumu karartmıyor veya bazı vefasızlıkları hatırladıkça üzülmüyorum diyemeyeceğim. DOĞAN CÜCELOĞLU NE KADAR DOĞRU SÖYLEMİŞ… ÖLÜMÜN SAATİ YOK, YANINIZDAKİ KİŞİYE DEĞER VERİN, KIRMAYIN ONU… DURUP DURUP SEVDİGİNİZİ SÖYLEYİN, ÖZEL HİSSETTİRİN… EN UFAK BİR ŞEYLE BİTTİ DEMEYİN… AĞLATMAYIN, ÜZMEYİN, YARINLARI BEKLEMEYİN... NEDEN Mİ.??? ÇÜNKÜ ÖLÜMÜN GÜNÜ VE SAATİ YOKTUR... Nereden geldi bu hüzünlü duygular derseniz Pazar sabahı bir TV programında Barış Manço’nun ölüm yıldönümünde Didim ve İstanbul törenlerini ekrandan izlerken, anıların ve hatırlanmanın dünyanın en değerli hazinesi olarak bazı değerler gözümde canlanmaya başladı. Barış Manço ile Edremit Topcu taburunda, Bursa Kızılay Kan Merkezi olarak Kan almaya, merhum eşim ve ekibiyle geldiğimizde tanıştığımız anılar... Birkaç gün önce Sergilerde, Yunanistan da olduğumuz anılarda, eserlerini fotoğraflarken sohbetleri ve en son yazın Edremit kitap fuarındaki çektiğim gurup fotoğrafı ile Hatun Kuşcu ve şiirleri, yakın dost olduğumuzu zannederken Cem evi anıları hakkında hiçbir şeyi bilmediğim ve bilemeyeceğim, bazı dostlar için artık zamanı geri getiremeyeceğim zaman dilimi, Bursa’da akrabam Türkiye’nin önemli Cildiye Mütehassısı Dr. Hüseyin Durmuşlar’ın benden iki yaş küçük olduğu halde bir kalp krizi ile aramızdan ayrılışı, Edremit körfezinde sempatik kahkahaları ile emekli öğretmen Şemoş annenin Kansere mağlup oluşu ve defin törenindeki hüzünlü anılar... Basın dünyasında körfezde bir zamanlar fırtına olan Levent Pamirol. Burhaniye sağlık okulu önünde diktiğimiz çamlar büyüdü ama adına park ismini verdiremediğim, Bursa’dan beri dostum ve ayrıca Fotoğraf dünyasından Mezarına birinci yıl Belediye başkanı ile ziyaretlerimiz... Bursa dan itibaren dostum, Basından Kayahan Öcalan, Bülent Çakıllıtepe ve önemli emekleri asla unutulamaz gazeteci Nazım Cici şimdilerde kimler hatırlıyor merak ediyorum. İnsan öldükten sonra, 7si, kırkı, yıl dönümü derken duygular niçin bu kadar zayıflıyor... O kişiler bu kadar çabuk unutulacağını bilselerdi kimseye kendilerini sevdiğini söyleyenler için, fedakarlık için çabalayıp vakit harcarlar mıdır bilemiyorum… Şairin dediği gibi gidenler memnun ki yerinden geriye dönüp bilgi vermiyorlar ama bizlerde hiç ders almıyoruz. Doğumdan itibaren okul, evlilik, iş hayatı, tekrar çocuk yetiştirme, mal varlıkları derken yıllar uçup gidiyor, egolarımızla kalplerini kırdığımız dostlarımızdan geriye anılar ve fotoğraflardaki tebessümler kalıyor. Ölümün ne demek olduğunu anlamıyoruz sevdiğimizi söylediğimiz kişiyi, artık bir daha hiç göremeyecek, dokunamayacak, gezip, gülemeyeceğiz, kırılıp naz yaparak barışamayacağız, Sergiler açamayacak, şiirler besteleyip okuyamayacağız. Sadece kara toprağı okşayıp, karanfil bırakırken sonsuza konuşarak teselli olmaya çalışacağız. Bence kendi egomuz içinde süslü mermer bir kitabe yapacağız, Hava şartlarına göre ziyaret veya uzaktan dualar göndermeye çalışacağız... 1999 Yalova körfez depremindeki yaşadığım görevli 4 aydan sonra Edremit körfezinde yerleşmemdeki tek hedef kimsenin kalbini kırmadan, anları yaşamak fakat dünya menfaatları için kimsenin karşısında da ezik durmadan mütevazi sanat dünyamız ile mutlu olmaktı. Anlayan ve anlamayan o kadar çok anılar dostluklarım oldu ki... Halen bu dünyadaki misafir oluşumuzun farkındalığını hissetmeyen, bir deprem, bir araba kazası, bir kalp krizi gibi anların her saniye yakamızda olduğunu hissedip, gereksiz parti ve ego kavgalarından bir vaz geçmeyi öğrenebilsek. Tek duygu ile empatiyi öğrenebilsek, kendimize arzulamadığımız kelimeleri karşımıza iletmesek. Sosyal konularımızdaki hatırlatmaları nezaket çerçevesinde suçlamadan yapmayı bir becerebilsek, huzur ve mutluluk o kadar basit bir konumda hep yanımızda olacağının ve en güzel arkadaş ve öğretmenlerimizin kitap dünyasında gizli olmadığını, zamandan zaman çalarak kitap okumaya zaman ayırabilsek. En güzel yaşam hocası Doğan Cüceloğlu’nun kitaplarındaki tavsiyeleri... Yakın tarihimizin Mübadele-, Göç anılarını Sabriye Cemboluk’tan, Anadolu’nun bağrında yaşanan bir çocuk okul öyküsünü Eşekle Gelen Dostoyevski-Ersin Bilge anılarını hayranlıkla yaşasanız ve Gazeteci-Şair Yazar Halil Soyuer’in Kazdağı Eteklerinden Ankara Doruklarına-Kızı Nursel Soyuer Gündüz’ün Anı kitabını okurken Bestelenmiş şiirlerin şarkılarındaki tınıları kulağınızda hissetseniz emin olun ki hayat bakış açınız değişecek. ağrılarınız çok olsa bile yaşamdan farklı bir zevk almaya devam ederken, bazı insanların mütevazi, sevecen hallerine aldanıp onları gereksiz sınamaya kalkarken, sert darbelerinizden yıkılmayıp ayakta duruşlarınıza aldanmayın elinizden kayıp giderler bir daha asla geri gelmezler, yaşadıkları halde sizin için bir ölüdürler artık... Ortak bir anılarınız asla olamaz...
HAŞMET DEMİRBİL