- Anasayfa
- Fatma Zehra Köseley
“ZEKİ MÜREN / ZEHRA EREN”

Hiç Zehra Eren’in sesini dinlediniz mi?
Zeki Müren en büyük hayranıydı.
Atilla Dorsay yıllardır onun okuduğu tangoların bir albüme dönüşmesini bekliyordu. Şevval Sam, tango albümü yapmasının en büyük nedeninin Zehra Eren’e olan hayranlığı olduğunu söylemişti. 1950’li yıllarda radyolarda sesini duymaya başladığımız, bu oldukça erkeksi sesli (ona Türkiye’nin MarleneDietrich’I derlerdi) şarkıcımızın 2014'de ilk kez bir albümü yapıldı. TRT’nin kuruluşunun 50. Yıldönümü dolayısıyla basılan bir albüm bu. Hem de plak ve CD formatlarında… Ama biliyorum soracaksınız şimdi. Kimdir bu Zehra Eren diye…
Önce döneminin radyo dergilerini tarayarak, daha sonra da kendisiyle görüşerek edindiğimiz kısa yaşam öyküsü şöyle: Zehra Eren 1923 doğumlu. Sesinin farklılığı ve güzelliği daha okul sıralarında göze çarpmaya başlamış. O dönem arkadaşları arasında sık sık Zehra’ya şarkılar söyletirlermiş. Sesinin özelliği nedeniyle bas tınısı önde olan parçaları seçermiş.. Müzik hevesini ilk zamanlar, ağız mızıkası çalarak gidermeye çalışmış. İstanbul Kız Lisesi’nden mezun olduktan sonra, dans şarkılarını okuyuşu beğenilerek, akraba ve yakınlarının ısrarıyla Ankara’da bulunan dayısının yanına gitmiş. Elbette bu seyahat müzik bilgisini ilerletmek ve konservatuara devam etmek arzusuyla yapılmış. Bir de olursa radyoda şarkı söylemek… Dayısı çok yakın arkadaşı olan doktor Kadri Cerrahoğlu’na Zehra’yı dinletmiş. Kadri bey aynı zamanda ünlü bir tango bestekârı. Kadri Cerrahoğlu Zehra’ya müzik dersleri vermeyi kabul etmiş. Fakat iş derslerle sınırlı kalmamış. Kadri bey Zehra hanıma aşık olunca kısa sürede bu beraberlik evliliğe dönüşmüş. En sonunda düşleri gerçekleşmiş ve Zehra Eren, 1951 yılında Ankara Radyosu’nda Niyazi Erden’in orkestra şefliğinde tangolar söylemeye başlamış. Dinleyiciler bu alışık olmadıkları tonda ve çok özel bir yorumla okunan tangoların tiryakisi olmuşlar. Ama oldukça çekingen tabiatlı olan Zehra hanım bütün ısrarlara rağmen sahneye çıkmamış. Eh biliyorsunuz, sahneye çıkmayan, dedikodulara bulaşmayan bir şarkıcıdan radyo dergileri pek hoşlanmaz. Bu nedenle yaptığım dergi ve gazete taramalarında çok az haber bulabildim Zehra Eren hakkında…
Yıllarca sadece radyoda sesini duyabildiğimiz Zehra Eren sahneye Zeki Müren’in ısrarları sonucu, ilk kez 1968 yılında Ankara’da Kulüp Bulvar’da çıktı. "Ses" dergisi bu ilk sahne tecrübesini şöyle aktarıyordu:
“Zehra Eren hayatında ilk defa sahneye çıkıyordu. Bu yüzden de dinleyicilerin samimi alkışlarına saygılı, fakat biraz da ürkek bir şekilde mukabele etti. Heyecanlıydı, çekingendi. Ankara sosyetesinin toplandığı kulüpte, İstanbul’dan gelen şöhretler dışında milletvekillerinden Parisli elmas kralı Vatasyon’a kadar pek çok tanınmış kişi vardı.
Zeki Müren bu partiye Ajda Pekkan, Peri-Han, Neriman Köksal ve Nigar Uluerer ile birlikte gelmişti. Bir süre oturduğu yerden, ilk defa sahneye çıkıp şarkı söyleyen Zehra Eren’e eşlik etti. Sonra dayanamadı, sahneye çıkarak Eren’le birlikte “Sevgiden uslanmadı gönül/ Hicrandan bıkmaz bilmem ki neden?” şarkısını söyledi.”
Zeki Müren’in bu ilgisi tesadüfi bir şey değil. Zehra Eren’le eski dostlar. Hatta Zeki Müren onun için bir de şiir yazmış:
"Ziynettir dostluğun Zeki Müren’e
Ellerinde vefa, gönlünde vefa
Helâldir bu sevgin seni bilene
Rabbim yaratmıştır ancak bir defa
Andıkça taparım Zehra Eren’e."
Zehra Eren ise Zeki Müren’le arkadaşlığını şöyle anlatıyor: “Yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmeyen bir dostluktu. Beni çok severdi. Hatta kendisi bile bir Türk Müziği parçası öğrenirken; ‘Zehra bunu bir de sen söyle bakalım. Nasıl söyleyeceksin?’ derdi. Peki derdim ve bir kere de ben söylerdim. Okuyuşumu, tarzımı, yorumumu çok beğenirdi.”
Sonrasını yine Zehra Eren’den aldığımız bilgilerle aktaralım: Bulvar Palas’ın kulübündeki bu program bir ay sürdü ve büyük sükse yaptı. Hemen ardından Dışişleri Bakanlığı Zehra Eren’i Kıbrıs turnesine çıkardı. On gün boyunca Kıbrıs’ın çeşitli şehirlerinde sahneye çıktı. Daha sonra Erkan Özarman’ın girişimiyle DarioMoreno ile birlikte bir Avrupa turnesi hazırlıkları yapıldı. Fakat Moreno’nun beklenmedik ölümü bu girişimin gerçekleşmesini önledi. Ama sahne çalışmaları, genellikle Zeki Müren’le birlikte olmak üzere sürdü: İstanbul’da Taşlık Gazinosu’nda, Çakıl Gazinosu’nda,ve Bursa gazinolarında sahneye çıktı.
Yazarı:GÖKHAN AKÇURA